Warrior Epic Turkiye

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Warrior Epic Türkiye Topluluğu


    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    NightStalker
    NightStalker
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 117
    Kayıt tarihi : 01/04/09

    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında Empty Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    Mesaj tarafından NightStalker Cuma Nis. 03, 2009 2:14 pm

    Arşimet (Archimedes)
    M.Ö. 287 - 212 yılları arasında yaşamış Sicilya doğumlu Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis. Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime en çok bilinen katkısıdır ancak pek çok matematik tarihçisine göre integral hesabın babası da Arşimet'tir.
    Roma generali Marcellus, Sirakuza'yı kuşattığında, Archimedes adlı bir mühendisin yapmış olduğu silahlar nedeniyle şehri almakta çok zorlanmıştı. Bunların çoğu mekanik düzeneklerdi ve bazı bilimsel kurallardan ilham alınarak tasarlanmıştı. Örneğin, makaralar yardımıyla çok ağır taşlar burçlara kadar çıkarılıyor ve mancınıklarla çok uzaklara fırlatılıyordu. Hatta Archimedes'in aynalar kullanmak suretiyle Roma donanmasını yaktığı da rivayet edilmektedir. Ancak bütün bunlara karşın M.Ö. 212 yılında Romalılar Sirakuza'yı zapt ettiler ve şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte Archimedes'i de öldürdüler. Söylendiğine göre, bu sırada Archimedes toprak üzerine çizdiği bir problemin çözümünü düşünüyormuş ve yanına yaklaşan Romalı bir askere oradan uzaklaşmasını ve kendisini rahat bırakmasını söylemiş; ancak asker Archimedes'e aldırmayarak hemen öldürmüş. Tarihin nadir olarak yetiştirdiği bu çok yetenekli bilim adamının öldürülüşü Romalı generali de çok üzmüş.
    Archimedes hem bir fizikçi, hem bir matematikçi, hem de bir filozoftur. Gençliğinde bir süre İskenderiye'de bulunmuş, burada Eratosthenes ile arkadaş olmuş ve daha sonra da onunla mektuplaşmıştır. Archimedes'in mekanik alanında yapmış olduğu buluşlar arasında bileşik makaralar, sonsuz vidalar, hidrolik vidalar ve yakan aynalar sayılabilir. Bunlara ilişkin eserler vermemiş, ancak matematiğin geometri alanına, fiziğin statik ve hidrostatik alanlarına önemli katkılarda bulunan pek çok eser bırakmıştır.
    Geometriye yapmış olduğu en önemli katkılardan birisi, bir kürenin yüzölçümünün 4πr2 ve hacminin ise 4/3 πr3 eşit olduğunu kanıtlamasıdır. Bir dairenin alanının, tabanı bu dairenin çevresine ve yüksekliği ise yarıçapına eşit bir üçgenin alanına eşit olduğunu kanıtlayarak pi'nin değerinin 3 l/7 ve 3 10/71 arasında bulunduğunu göstermiştir.
    Archimedes'in en parlak matematik başarılarından biri de, eğri yüzeylerin alanlarını bulmak için bazı yöntemler geliştirmesidir. Bir parabol kesmesini dörtgenleştirirken sonsuz küçükler hesabına yaklaşmıştır. Sonsuz küçükler hesabı, bir alana tasavvur edilebilecek en küçük parçadan daha da küçük bir parçayı matematiksel olarak ekleyebilmektir. Bu hesabın çok büyük bir tarihi değeri vardır. Sonradan modern matematiğin gelişmesinin temelini oluşturmuş, Newton ve Leibniz'in bulduğu diferansiyel ve entegral hesap için iyi bir temel oluşturmuştur.
    Archimedes Parabolün Dörtgenleştirilmesi adlı kitabında, tüketme metodu ile bir parabol kesmesinin alanının, aynı tabana ve yüksekliğe sahip bir üçgenin alanının 4/3'üne eşit olduğunu ispatlamıştır.
    İlk defa denge prensiplerini ortaya koyan bilim adamı da Archimedes'dir. Bu prensiplerden bazıları şunlardır:

    1. Eşit kollara asılmış eşit ağırlıklar dengede kalır.
    2. Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar: f1 · a = f2 · b

    Bu çalışmalarına dayanarak söylediği "Bana bir dayanak noktası verin Dünya'yı yerinden oynatayım." sözü yüzyıllardan beri dillerden düşmemiştir.
    Archimedes, kendi adıyla tanınan sıvıların dengesi kanununu da bulmuştur. Söylendiğine göre, bir gün Kral II Hieron yaptırmış olduğu altın tacın içine kuyumcunun gümüş karıştırdığından kuşkulanmış ve bu sorunun çözümünü Archimedes'e havale etmiş. Bir hayli düşünmüş olmasına rağmen sorunu bir türlü çözemeyen Archimedes, yıkanmak için bir hamama gittiğinde, hamam havuzunun içindeyken ağırlığının azaldığını hissetmiş ve "Buldum, buldum" diyerek hamamdan fırlamış. Acaba Archimedes'in bulduğu neydi? Su içine daldırılan bir cisim taşırdığı suyun ağırlığı kadar ağırlığından kaybediyordu ve taç için verilen altının taşırdığı su ile tacın taşırdığı su mukayese edilerek sorun çözülebilirdi.
    Archimedes'in araştırmalarından önce, tahtanın yüzdüğü ama demirin battığı biliniyordu; ancak bunun nedeni açıklanamıyordu. Archimedes'in bu kanunu doğada tesadüflere yer olmadığını, her zaman aynı koşullarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir. Archimedes, 23 yüzyıl önce, modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışla, bugün de geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından birisi olmaya hak kazanmıştır.


    En son NightStalker tarafından Cuma Nis. 03, 2009 2:17 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    NightStalker
    NightStalker
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 117
    Kayıt tarihi : 01/04/09

    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında Empty Geri: Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    Mesaj tarafından NightStalker Cuma Nis. 03, 2009 2:15 pm

    Çoğunun tanımadığı çağında yaşayamamış adam diye nitelendirilen büyük bilim adamı. Lütfen hepsini okuyun bi insanı sizde tanıyın. 700 ün üzerinde patentli icatları bulunmaktadır. Radyoyu X ışınlarını hepinizin bildiği 220 voltu bulan kişidir.

    -NICOLA TESLA-


    19. yy'dan 20.yy'a girerken en önemli değişim burjuva devrimlerinin yarattığı toplumsal ortam
    sayesinde gelişen bilim ve ardından gelen teknolojik devrimlerle yaşandı. Sanayi devrimi, buharlı
    makinaların icadı ve çok kısa bir süre sonra elektrikli motorlar derken arabalar, uçaklar ve
    uzay araçları. 19.yy'a kadar ki dünyanın bu yüzyılın ikinci yarısından sonra nasıl muazzam
    bir teknolojik değişiklik yaşadığını gösteren güzel bir örnek vardır. M.Ö. 7.yy larda
    Odysseia'nın gemilerinin hızı yelkenle gittiklerinde saatte 3 mil kadardır. 6-4. yy larda ise
    bu hız ancak 3 kat artırılabilmiştir. Denizcilikde önemli gelişmelerin yaşandığı 16.yy da ise
    günlük hız 2 bin sene öncesinden ancak 40 mil fazladır. Ancak buharlı gemilerle birlikte
    ulaşımın hızı muazzam derecede artmıştır. Artık niceliksel değil niteliksel bir değişimden
    söz edilmektedir . Ve 19.yy ın sonlarında telgraf ve radyonun icadıyla ulaşım ve iletişimin
    yolları birbirinden ayrılmış, dünya bugün iddia edildiği bir "global köy" olma rotasına girmiştir.

    Mekanların uzaklığı iletişimde "önem"ini yitirmiştir.
    1900'ün başlarında daha ilk uçuş denemeleri yapılırken insanoğlu bundan sadece 50-60 yıl
    sonra uzaya çıkmaya başlamış, 1969 yılında Ay'a ayak basmıştır. Tüm insanlık tarihine
    baktığımızda bu büyük değişimler çağının yaşanmasını sağlayan, burjuva devrimleri ve
    ardından bu sosyal yapı ile sınırlı teknolojik devrimler olmuştur. İletişim ve enerji
    teknolojileri, çağımızın en önemli belirleyiclerindendir. İşte burada kısaca hayatından
    bahsedeceğimiz kişi de bu açıdan baktığımızda bugünkü dünyamızın yaratıcılarından belki
    de en önemlisi ve o oranda da en unut(tur)ulmuş olanıdır. Uzak görüşlülüğü toplumsal
    sistemin sınırlarının dışına çıkmış ve kaçınılmaz olarak bastırılmıştır. Yine de adının
    literatürden tamamen silinmesi olanaksızdır. Çünkü bize bugün bu kişiyi hatırlatacak çok
    şey vardır. Hakkında bir araştırmacı şöyle demektedir: "...Hala, bilgisayarınızda
    çalışırken Tesla'yı hatırlayın. Onun "Tesla Coil"i yüksek voltajlı resim tüpünüzün
    çalışmasını sağlamaktadır. Evinizde kullandığınız elektrik Tesla'nın alternatif
    akım(AC) jenaratöründen gelmekte, Tesla transformatöründen geçmekte ve evinize 3
    fazlı Tesla enerjisini getirmektedir... Tesla'nın icatları bugün heryerdedir..."


    Tesla'nın kendine has mucidliği ve deneysiz icad yolu


    Bir kimse henüz ham olan tasarısıyla bir araç oluşturmaya kalkarsa, kaçınılmazlıkla zihni
    aracın detaylarının düşünülmesiyle işgal edilecektir. Bu kimsenin, aracın geliştirilmesi ve
    yeniden yapılması sürecinde konsantrasyonu azalacak ve temel ilkeleri görme gücünü kaybedebilecektir.
    Belki sonuç sağlanabilecektir ama herzaman kaliteden feda edilerek". İşte Tesla, kendi çalışma
    mantığının tersi olarak nitelediği yukardaki metodun verimsiz olduğunu bu sözlerle açıklamaktadır.
    Kendisi ise aklına bir fikir geldiğinde onu öncelikle hayalinde oluşturmaya başlar. İnşa sürecini
    zihninde değiştirir, geliştirmeleri akıldan yapar ve aracı zihninde çalıştırır. "Türbinimi aklımda
    çalıştırmam ya da dükkanımda test etmem benim için kesinlikle önemsizdir. Bir farklılık yoktur,
    ne olursa olsun sonuçları aynıdır. Bu yolla aklıma gelen bir fikri eksiksiz ve çok hızlı bir
    şekilde, hiçbirşeye dokunmadan geliştirebilirim" . Tesla, mühendislikde, elektrik ve mekanikde,
    sonuçların olumlu olacağını düşünmektedir. Ona göre hemen hemen hiç bir konu yoktur ki önceden
    düşünülerek yapılamasın; elbette yeterli teorik ve pratik bilgi varsa. Ham fikirlerin, genellikle
    yapıldığı gibi, pratiğe taşınmasını gereksiz yere harcanan büyük bir enerji, para ve zaman kaybı olarak görür.
    Tesla, küçüklüğünde yaşadığı ve sonradan da devam eden felaketin(imgelerin hayalinde canlanması),
    esasında kendine bağşedilen bir güçle telafi edildiğini düşünür. Bu güç, duyu organlarının
    uyarmasıyla birlikte anında düşünebilme ve bu doğrultuda hızla hareket edebilme kabiliyetidir.
    "Bunun pratik sonucu, şimdiye kadar ancak kusurlu bir uygulaması bulunan teleautomatic
    (uzaktan kumada) bilimidir" . Tesla, yıllarca kendini kendinden kontrollü otomatların
    (self-controlled automata) planlanmasına adamış ve mekanizmaların sınırlı bir derecede de
    olsa akıl sahibiymiş gibi hareket edebilecek şekilde üretilebileceğine inanmıştır. 20. yy a
    henüz girilmediği bir dönemde, bunun endüstri ve ticarette bir devrim yaratacağını görebilmiştir.


    Bir kitap okudu hayatı değişt
    i

    Karakterinin güçsüz ve zayıf olduğu, cesaretinin ve kararlılığının olmadığı, ölüm ve dinsel
    korkularının olduğu bir dönem yaşamıştır çocukluğunda. Batıl inançların etkisi altında olduğu
    bu döneminde hayaletlerden, cinlerden, v.s. korkmuştur. Sonradan, babasının kütüphanesinde
    yaptığı gizli okumalardan birinde eline geçen bir kitapla
    (Aoafi- The son of Aba(Aba'nın oğlu) - Macar yazar- Josika), hayatının rotası değişmiştir.
    "Bu okuma, hernasılsa irademin hareketsiz güçlerini uyandırdı ve kendi kendimi kontrol
    (self-control) etme talimlerine başladım. Azmim önceleri Nisandaki karlar gibi eridi,
    ama kısa bir süre sonra güçsüzlüğümü keşfettim ve daha önce hiç bilmediğim bir memnunluk
    hissettim" .


    Lise Yılları ve hava basınçlı silindiri


    Tesla 10 yaşında liseye başlar. Bu lise yeni ve araç gereçle iyi donatılmış bir lisedir.
    Fizik departmanında çeşitli elektrik ve mekaniğe ait klasik bilimsel araçların maketleri
    bulunmaktadır. Bu maketlerin hocalar tarafından gösterildiği ve çalıştırıldığı zamanlar
    Tesla'nın en çok ilgisini çeken anlardır. Bu araçları seyrettikçe çok güçlü bir mucit
    olma isteği kaplar zihnini. Aynı zamanda matematiği de sevmektedir ve akıldan yaptığı
    çok hızlı hesaplamalarla Profesörlerinin takdirini kazanmıştır. Ancak eliyle bu yaptığı
    hesaplamaları tahtaya yazmak ya da herhangi bir model çizmeyi başarabilmek Tesla için
    azapdan başka bir şey değildir ve bu işi düzgünce yapabilmesi için yıllarca uğraş verilmiştir.
    Okulun ikinci senesinde Tesla'nın en büyük hedefi hava basıncıyla sağlanabilecek
    sürekli bir hareket yaratabilmektir. Küçüklüğünde içi boş saplardan vakumlayarak
    yaptığı oyuncak tüfekler zihnini hep meşgul etmiş ve vakumun gücünü kullanmak
    istemiştir. Bir süre düşüncelerinde karanlıkta dolaştıktan sonra bir model geliştirmiş
    ve hava basıncını kullanarak bir silindirin sürekli rotasyonunu sağlamıştır.
    Bu sürekli hareket onu fazlasıyla sevindirmiş ve en çok istediği "uçuş makinası"nın
    gücünü bu şekilde sağlayabileceğini düşünmüştür. O güne kadar, şemsiyeyle bina
    tepelerinden atlayıp kötü bir biçimde düşerek sürdürdüğü, cesaret kırıcı bir çok
    hatırası vardır. Bu rotasyonu sağladıktan sonra eksiğinin sadece bu rotasyonla
    çırpacak kanatlar olduğu fikrine kapılır. Sonuç, vakumlu silindir tüpün içindeki
    hava basıncının ona dik açıyla etki eden dış hava basıncı yüzünden sızdırması ve
    kuvvetsiz rotasyona neden olmasıyla başarısız olmuştur.


    Carlstadt'daki Lise yılları


    Okul hayatına, teyzelerinden birinin yaşadığı Hırvatistan'ın Carlstadt şehrindeki
    yüksek lisede devam etmiştir. Orada kaldığı 3 yıl aradan sonra okulu bitirmesiyle
    bir dönüm noktasına gelmiştir. Bugüne kadar anne ve babası oğullarının bir rahip
    olacağından hiç şüphe etmemektedirler. Fakat bu düşünce Tesla için büyük bir endişe
    kaynağıdır. Çünkü okul yıllarında özellikle çok zeki olarak nitelediği profesörünün
    etkisiyle elektriğe merak sarmış ve bu büyüleyici dünya hakkında daha çok şey
    öğrenmeyi kafasına koymuştur.


    Yol ayrımı


    Okulu bitip de eve döneceği sıralarda babası onu Gospic'deki salgın hastalık
    sebebiyle ava çağırır. Av için gittiği şehirde kendisi de hastalığa yakalanır
    ve 9 ay boyunca yataktan kımıldayamıyacak kadar kötü bir hastalık geçirir. Kendisi,
    enerjisinin tamamıyle bittiğini ve ikinci ve bu sefer galiba sonuncu defa ölümün
    kapısına geldiğini düşünür. Babası onun moralini iyi tutmak için elinden geleni
    yapmaktadır. Ve yine oğluna moral vermek için odasına girdiği bir sırada Tesla
    babasına; "Belki" der "Eğer sen benim mühendislik eğitimi almama izin verirsen
    iyileşebilirim." "Sen dünyadaki en iyi teknik okula gideceksin," diye içtenlikle
    yanıtlar babası Tesla'yı. Zihninden ağır bir yükün kalkmasıyla kısa bir süre içinde
    ilaçlarında yardımıyla iyileşir. Herkes bu süreci şaşkınlıkla gözlemlemiştir.
    Babası bu hastalığın ardından oğluna sağlıklı ve doğal bir ortamda dinlenmesi ve
    ekzersiz yapması için ısrar etmiş. Doğayla baş başa geçirdiği bu dönemde Tesla
    gezintilerine bir çok kitap ve av takımlarıyla birlikte çıkarmış. Bu dönem onun
    hem zihnini hem de bedenini kuvvetlendirmiş. Gezintileri sırasında hayalinde birçok
    şey tasarlamış fakat tasarladıkları gibi tasarıların dayandığı kurallar da bilgi
    eksikliğinden dolayı hayaliymiş.


    Akıllara durgunluk veren tasarılar


    Bu döneme rastlayan iki tane ilginç tasarısı var Tesla'nın. Biri, mektup ve paketlerin
    denizaltına yerleştirilecek tüplerle su basıncı kullanılarak iletilmesini sağlayacak
    olan projesi, çok daha hayali olan diğeri ise, ekvatorun etrafına dünyaya bağlı olmadan
    kendiliğinden hareket eden bir halkanın inşa edilmesi ve bu halkaya istenildiği zaman
    dünyadan ulaşılarak, dünyanın kendi etrafında dönüşü sayesinde, trenlerin hiçbirzaman
    ulaşamıyacağı saatte binlerce kilometre yol alınabilmesinin sağlanması. Bunun komik
    bir düşünce olduğunu otobiyografisinde Tesla da belirtir ama kendisinden daha kaçık
    ve komik bir NewYork'lu profesörden bahseder. Bu bilimadamı da atmosferdeki havayı
    çok sıcak olan bölgelerden ılıman olan bölgelere pompalamak niyetindedir ve bu amaç
    uğruna devasa büyüklükte bir araç bile yapılmıştır.


    Büyük düş


    Gratz'daki okulda yapılan deneylerde ilk defa "Gramme Dinamo"yu görür. Bu dinamo
    bir jenaratör gibi çalışmakta ve tersine çevrildiğinde de bir elektrik motoru
    olmaktadır. Fakat çok fazla ses ve kıvılcım çıkaran verimsiz bir motor. Bunun
    üzerine düşündüğünde, kendisinin bu motoru kıvılcımlar çıkartmasına sebep olan
    fırçaları kullanmadan yapabileceğini iddia eder. Profesörü dersde Tesla'yı şöyle
    yanıtlar. "Bay Tesla büyük şeyler başarabilir ama kesinlikle bunu yapamıyacaktır".
    Tesla bunu yapmıştır! Gratz'daki okulu bitince 1880 de Prag'a gider, babasının
    arzusunu gerçekleştirmek için üniversite eğitimini orada tamalayacaktır. Burada
    yaptığı çalışmalarda henüz amacına ulaşamıyacaktır ama bu doğrultuda bir ilerleme
    olarak komütatörü(elektrik akımının yönünü değiştirir) makineden ayırmayı başarır.


    Göethe'nin Faust'u ve döner manyetik alanın icadı


    Hayatı tekrardan kazanmıştır ve derinlerde, esasında bunun beynin kazandığı ama
    henüz dışa ulaşmamış bir savaş olarak görür. Ve bir hafta sonu Şehir Parkında
    arkadaşıyla yaptığı bir gezi sırasında Göethe'nin Faust'unu ezberden okurken birden
    fikir aniden bir flaş gibi patlar beyninde. Bir sopayla kuma diyagramı çizer ve
    arkadaşına, kendisine bir makina kadar gerçek görünen çizimi göstererek, "bak
    motorumu görebiliyor musun" diye sorar. Bu plan, AC (Alternatif akım) akımdan
    yararlanmayı sağlayacak ilk adım olmuştur. Döner manyetik alanın prensiplerini
    belirlemiş ve endüksiyon motorunu tasarlamıştır.
    Telefon şirketindeki çalışmasına kaderin bir cilvesi olarak, teknik ressam olarak
    başlamıştır. Sonraları departmanın başındaki kişinin ilgisini çekmiş ve hesaplamalar,
    dizayn etme ve yeni makinaların yerleştirilmesinde karar verme yetkileriyle
    donatılmıştır. Telefon santrali çalışmaya başlayana kadar orada çalışmış ve o
    günün telefon teknolojisine, patentini hiç bir zaman üzerine almadığı ama onun
    tarafından icad edildiği bilinen araçlar yaparak katkıda bulunmuştur.
    NightStalker
    NightStalker
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 117
    Kayıt tarihi : 01/04/09

    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında Empty Geri: Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    Mesaj tarafından NightStalker Cuma Nis. 03, 2009 2:15 pm

    Edison'la tanışma ve büyük umutlar ülkesi "Amerika"


    Nikola Tesla, 1882 yılında bir arkadaşının önerisiyle Paris'e, Edison şirketinin
    bürosuna çalışmaya gitmiştir. Burada Edison'un yakın arkadaşı ve yardımcısı
    Mr. Batchellor ve bir kaç amerikalıyla daha tanışır. Ancak tek tanıştığı
    amerikalılar değil "amerikan yaşam biçimi(american way of life)" de olmuştur.
    Daha sonraları çok acı çekmesine ve delilik olarak adlandırılabilecek araştırma ve
    açıklamalar yapmasına sebep olacak sinir bozukluklarına sürükleyecek bu tarz o
    zamanlarda ona sadece komik görünür. "Amerikalılar benle çok ilgiliydiler,
    özellikle de bilardo oynamadaki üstünlüğümle. Bu baylara bu konudaki icadımı
    anlattım ve baylardan biri bana hemen bir hisse senedi(borsa) şirketi kurmayı
    önerdi. Bu teklif bana son derece komik geldi ve ne demek istediği konusunda,
    bunun bir amerikan tarzı olması dışında çok küçük bir fikrim vardı" .
    Tesla bu dönemde bir Almanya bir Fransa arasında gidip gelmeye başlar.
    Güç ünitelerinin onarımı için çalışmaktadır. 1883 yılında bir görev için
    gittiği Strazburg'da, saatlerce çalışmanın sonunda, fırça ve komütatör
    kullanmaksızın ilk endüksiyon motorunu yapmayı başarır. Strazburg'daki işini
    başarılı bir biçimde bitirdikten ve şirketinin önemli miktarlarda para
    kaybetmesini önledikten sonra Paris'e geri döner. Edison'un arkadaşının ısrarıyla
    bundan sonraki çalışmalarını yürütmesi için "büyük umutların ülkesi" Amerikaya
    hareket eder. Hiç bir zaman para konularında başarılı olmayacak olan Tesla'nın
    New York'a vardığında cebinde yalnızca 4 senti vardır.
    Edison'la tanışmasının hayatında unutulmaz bir an olduğunu söyler. Bilimsel bir
    eğitim görmemiş ve çocukluğunu bazı avantajlardan yoksun olarak geçirmiş bu harika
    adam onu hayrete düşürmüştür. Bu durumda olduğu halde çok şey başarmış biridir.
    Kendisi, bir düzine dil üstüne çalışmış, sanat ve edebiyat dünyasına dalmış,
    ve en iyi yıllarını kütüphanelerde, Newton'un prensiplerinden Paul de Kock'un
    romanlarına kadar, eline geçen hertürden kitabı okuyarak geçirmiş ve Edison'la
    tanıştığında da, bu adamın karşısında bütün bu yılları boşuna yaşamış olduğunu
    hissetmiştir. Daha sonra yavaş yavaş bu düşüncelerinden sıyrılmış aynı zamanda da
    yine bu dönemde yaptığı başarılı çalışmala sebebiyle Edison'un güvenini kazanmıştır


    Yüksek Frekans çalışmaları ve Tesla Coil(Tesla Bobini)


    Tesla 1889'un sonlarına doğru Pitsburg'dan New York'daki laboratuvarına döner dönmez
    yüksek-frekans makineleriyle(high-frequency machines) ilgili çalışmalarına kaldığı yerden
    devam eder. Bu keşfedilmemiş alandaki yapım aşamasının problemleri çok yeni ve pek tuhaftır.
    İndükleme tipini(induction type), kusursuz sinüs dalgaları oluşturabilmekten uzak olduğu
    için reddeder. Sinüs dalgalarının rezonans için çok önemli olduğunu söyler. Nihayetinde,
    çalışmalarının sonucunda, farklı bir amaçla icad edilmiş de olsa, 1891 yılında bugün
    radyo, televizyon ve bilgisayar teknolojisi başta olmak üzere birçok elektronik ekipmanda
    kullanılan Tesla Bobinini(Tesla Coil) keşfetmeyi başarır.
    Tesla Bobini, radyo frekanslarında yüzbinlerce volta varılmasını sağlayan yüksek-frekans
    transformatörüydü. Elektrik akımı bu aletin tepesinde sıçramalara neden oluyor ve mavi
    kıvılcımlar çıkartıyordu. Bu elektrik deşarjlarının bir alıcı tarafından kablosuz olarak
    alınabilmesi elektrik enerjinin kablosuz transferini sağlamış olacaktı. 1891 yılında
    Tesla'nın laboratuvarında yaptığı küçük makineler sadece 10-15 cm lik sıçramalar(deşarjlar)
    meydana getirebiliyordu. 1900 yılında yaptığı daha büyük olanlarda ise 100 lerce metrelik
    sıçramalar elde etmeyi başarmıştı. Söylendiğine göre, yüksek frekanslardaki elektrik
    akımları vücuda zarar vermeden derinin üzerinde dolaşabidiği için Tesla'da bu kıvılcımları
    parmaklarından alıp vücudunda dolaştırabilirmiş.
    Tesla Bobini, onun için yepyeni bir başlangıç demekti. Bütün yaşamı boyunca düşündüğü
    doğal enerjinin insanlık yararına kullanılması açısından çok önemli bir adım olmuştu.
    Bu alet sayesinde elektirğin çok yüksek frekanslarda kablosuz olarak transferinin mümkün
    olacağını düşünüyordu. Ve kuracağı merkezlerle küçük bir kaynaktan yükselterek elde ettiği
    elektrik enerjisini (milyonlarca volt) kablosuz olarak dünyanın istediği yerindeki
    alıcılara ulaştırabilecekti. Bunu yapabilmek için en iyi iletken dediği yerküreyi
    kullanıyordu. Bu bizim AC sisteminde evlerimizde kullandığımız topraklama gibi düşünülebilir;
    yerküre esasında kendisine aktarılan elektriği kaybetmez ve topraklanan akım gücünün yettiği
    yere kadar dalgalar halinde yayılır. Tesla, çok kuvvetli elektrik akımlarını topraklıyordu ve
    bu akımı başka bir akımla aynı yerden topraklayarak destekliyor ve dalgayı kuvvetlendiriyordu.
    Böylece saniyede 300.000 km hızda hareket eden (ışık hızıyla aynıdır) elektrik dalgaları,
    dünyanın merkezinden geçerek diğer taraftan dünyanın yüzeyine çarpıyor ve tam olarak aynı
    noktadan geri dönüyordu. Salıncak örneğinde olduğu gibi küçük küçük ama aynı kuvvette
    ittirmelerle rezonans mantığına göre yükselen salıncak gibi elektrik dalgaları da her geri
    gelişlerinde daha kuvvetli oluyor ve daha yükseğe sıçrayabiliyorlardı (Bu metdod 1950 yılında
    Ay'ın ve 1970 yılında Venüs'ün haritasının çıkarılması için de kullanılmıştır. Radar ışınları
    aya ve venüse gönderilerek bu ışınların geri dönüş hızlarından dünyamıza ne kadar uzakda
    oldukları belirlenmişti.)



    X-ışınları ve Röntgen cihazı


    Tesla'nın bu aleti icat ettiği 1891 yılı onun aynı zamanda Amerikan vatandaşlığına geçtiği
    tarihdir. Tesla'nın bu dönemdeki çalışmaları değerlendirildiğinde başka bir gerçek daha
    ortaya çıkmıştır: 1895 yılındaki icadıyla X-ışınlarının mucidi olarak bilinen Wilhelm
    Röntgen'den 3 yıl önce Tesla bu ışınlarla deneyler yapmış ve insan vücudunun iç kısımlarına
    ait başarılı resimler elde etmiştir.


    Kablosuz yanan ampuller ve Faraday'ın koltuğu


    Tesla, yine aynı dönemde yaptığı laboratuvar çalışmalarında elektrodsuz vakumlanmış tüpleri
    odanın içinde oluşturduğu gerekli yoğunlukta elektrik alanıyla kablosuz olarak yakmayı
    başarmıştı. Bu deneyin halk önünde tekrarlanmasından sonra Tesla, dünyanın heryerinden
    çağrılar almaya başlar. Bunlardan bir tanesini değerlendirir ve 1892 yılında Londrada Elektrik
    Mühendisleri Enstitüsü'nde ders vermeye gider. Oradan Paris'e geçmek üzereyken Sir James Dewar'ın
    karşı konulmaz bir ısrarla Kraliyet Enstitüsü'nde de gösterisini tekrarlamasını ister. Burada
    Dewar Tesla'yı bir koltuğa iterek eline bir bardak viski verir ve "şimdi" der: "Faraday'ın
    sandalyesinde oturuyor ve onun içtiği viskiyi yudumluyorsun".
    New York'daki laboratuvarına döndükten sonra tekrardan çalışmalarına başlar, 1895 de
    laboratuvarının şüpheli bir şekilde yanması bir süreliğine de olsa çalışmalarına ara
    ermesine neden olur. 1899 yılında ise kendisine ücretsiz enerjinin teklif edildiği
    Colarado'ya gider.

    Colarado günleri, toprakdan çarpılan insanlar ve insan yapımı şimşek
    Tesla, dev büyüklüğe sahip bobinini kullanarak dünyadan bir iletken olarak yaralandığı
    ilk deneylerini burada gerçekleştirir. En önemli icadı denilebilecek "sabit karasal
    dalgaları (terrestrial stationary waves)" burada kullanmaya başlar. Deneyleri sırasında
    yerküreye elektrik verdiğinden, laboratuvarı çevresinde dolaşan insanların ayakları
    arasında elektrik sıçramaları meydana geldiği ve etraftaki çiftliklerde ayaklarındaki
    demir nallar yüzünden atların çılgına döndüğü anlatılmaktadır. Bu şehirdeki sonunu belki
    delice denilebilecek şekilde kendisi hazırlamış, şehrin ana jenaratörünün yanmasına sebep
    olmuştur. Bir gün deneyi sırasında muazzam sıçramalar elde etmeyi başarmıştır, fakat bu
    sıçramalar bir süre sonra bir şimşekten çok daha korkutucu olmaya ve çıkan sesler bütün
    bir şehirden duyulur hale gelmiştir. En sonunda ise şehrin ana jenaratörü yanmış ve bütün
    bir şehir karanlıkda kalmıştır. Tesla, rezonans sayesinde kademe kademe yükseltmeyi
    amaçladığı sıçramaları başardığını anlasa da deneyi durdurmamış ve en son nereye kadar
    gidebilir diye laboratuvarının dışarısında bu büyük "canavar"ını seyre dalmıştır.
    Sonuç: Bir daha kimse Tesla'ya ücretsiz enerji önermek gibi bir "hata"ya düşmemiştir.


    Nobel Ödülü


    1915 yılında kendisine Edison'la birlikte fizik dalında önerilen Nobel ödülünü geri kabul
    etmemiştir. Maddi olarak çok büyük zorluk içinde olduğu halde şöyle demiştir: "Böylesi
    bir ödül bir insan için çok büyük imkanlar sağlayacaktır. Bin yıl boyunca daha birçok
    Nobel ödülü kazananlar olacaktır. Ve benim, teknik literatürde kendi adımı taşıyan 4
    düzine kağıdı dolduracak patentim var. Bunlardan sadece bir tanesini için bile, bundan
    sonra verilecek binlerce nobel ödüllerinin tümünü verebilirdim..."

    Sibirya'da yanan orman, patlayan Fransız gemisi ve Tesla'nın savaş teknolojileri
    1915 yılında Tesla kablosuz enerji iletimiyle ilgili yaptığı açıklamalara devam etmektedir.
    Bu teknolojinin aynı zamanda muazzam bir yok edici kuvveti de olabileceğini ara ara yaptığı
    açıklamalarda tekrarlamaktadır. Sonradan Amerikan'ın "Yıldız Savaşları" projesine kaynak
    olacak bütün savaş makinası çalışmaları ve yaptığı açıklamalar "Wardenclyff Projesi"ne
    desteğin çekilmesi ve kendisini sübvanse edebilecek finansör bulamamasından sonra başlamıştır.
    Uzaktan kumanda teknolojisinin de mucidi olan Tesla bu yıllarda, görünmez mesafelerden kontrol
    edilebilen torpidolar yaptığını ama elektrik dalgalarının çok daha yıkıcı olduğunu iddia
    etmektedir. Bu açıklamalar yüzünden bazı olaylarda Tesla'nın izi aranmaktadır. 1907'de
    elektrik sıçramasının sebep olduğu bir patlamayla batan Fransız gemisi "Iena" ve 1908'de
    Sibirya'da bulunan Tunguska nehrini çevreleyen 200-250 bin hektarlık bir ormanın, 10-15
    megatonluk bir patlamaya eşdeğer bir patlamanın ardından yanarak yok olması... Bunlar
    elbette kanıtlanmış değildir ama tam da Tesla'nın her türden yok edici silahı icad
    ettiğini söylediği yıllara rastlayan sıradışı olaylardır.


    Tek kabul ettiği yardım: Emekli maaşı


    Tesla 1943 yılında 87 yaşında ölmüştür. O güne kadar, biri hariç, geçimi için Westinghouse da
    dahil olmak üzere zengin arkadaşlarının teklif ettiği hiç bir yardımı kabul etmemiştir.
    Bu yardımda 1936 yılında ona Yugoslavya tarafından bağlanan emekli aylığıdır. Öldüğünde
    yanında en sevdiği hayvanlar olan güvercinleri bulunmaktadır.

    Amerikan yüksek mahkemesinin kararı: Radyo'nun gerçek mucidi Tesladır.
    Nikola Tesla'nın adı Amerikan kaynaklı kitaplardan silinmiş de olsa değeri kendi ülkesinde
    fazlasıyla bilnmektedir ve Belgrad'da adına bir müze kurulmuştur. Ayrıca Westinghouse
    müzesinde de kendi adına bir bölüm bulunmaktadır. Niagara Şelalelerindeki su türbinlerinin
    orada da bir heykeli vardır. Ayrıca Amerikan adaletinin en yüksek karar mercii olan "supreme court"
    1943 yılında daha önceden Marconi karşısında kaybettiği ve kendi buluşu olan Radyo'nun o güne
    değin hatalı bir biçimde Marconi'nin ismiyle anılmasını durduracak kararı vermiş ve Radyo'yunun
    icadının gerçek sahibinin Tesla olduğunu söylemiştir.



    Zamanın ötesindeki bilim adamı


    Tesla, daha yaşarken efsane bir isim olmuş ve elektriğin tanrısı olarak anılmaya başlamıştır.
    Elektrikle istediği herşeyi yapabilen bu mucidin 700'ün üzerinde patentli icadına rağmen geniş
    bir kesim içinse yararlı bir kaç buluşu haricinde tam bir delidir. Adının uzun bir zaman
    hafızalardan silinmesinin ve sadece çok küçük bir kesim içinde tanınmasının ardında ilginç
    iddialar yer almaktadır. Tesla'nın kapitalist sistemi çökertebilecek enerji teknolojisinin
    fazla derinlemesine araştırılması istenmemiştir ayrıca bu teknolojiyle süper güçlerin gizli
    projeler yürüttüğü iddiaları araştırmaya değerdir.
    Tesla, New York'daki laboratuvarında yaptığı deneylerde bir kaç kilometreden hissedilen bir
    deprem yaratabilmiş sıradışı bir muciddir. Yıllar önce kablosuz iletişim de, sadece sesin
    ya da yazının değil her türden görüntünün aktarılmasının mümkün olduğunu düşünebilen bir
    kişidir. Dünyanın bütün iletişimini ve en önemlisi de enerji ihtiyacını kablosuz olarak
    atmosferden ve yerküreden yararlanarak sağlayabileceğini iddia etmiştir. Uzaktan kumanda
    teknolojisini icad etmiş ve çok büyük kalabalıklar önünde müzesinde de görebileceğiniz
    ilk uzaktan kumadalı gemi maketini yüzdürmeyi başarmıştır. Üzerinde çalıştığı ve sürekli
    olarak Hertz dalgalarından çok farklı ve çok çeşitli iletişimlere imkan sağlayan değişik
    dalga türleri üzerine çalışmıştır. Milyonlarca voltluk elektrik akımlarının her tarafa
    sıçradığı bir odada sakince kitabını okuyabilecek kadar egemendir elektriğe...
    NightStalker
    NightStalker
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 117
    Kayıt tarihi : 01/04/09

    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında Empty Geri: Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    Mesaj tarafından NightStalker Cuma Nis. 03, 2009 2:16 pm

    Alfred Nobel
    1833 - 1896
    Bugün kendi adıyla verilen Nobel Ödülleri ile tanınan Alfred Nobel, 1 Ekim 1833’te iflas etmiş bir iş adamının oğlu olarak İsveç'te dünyaya geldi. Babasının değerli ticari malzemelerle yüklü gemisi battığı için aile iyice yoksullaşmış, ağabeyleri Ludvig ve Robert sokaklarda kibrit satarak ailenin geçimine katkıda bulunmaya çalışıyorlardı. Tarihe ‘dinamitin mucidi’ olarak geçen Alfred Nobel, patlayıcılara olan düşkünlüğünü babasından aldı. 1937’de Alfred henüz 4 yaşında bir çocukken babası Immanuel Nobel, Saint Petersburg’a taşınır ve burada bir mayın fabrikası kurar. Ancak savaştan sonra mayın satışı kesildiğinden Imanuel Nobel bir kez daha iflasla yüz yüze geldi ve karısını alıp 1859’da Stockholm’e döndü. Babasının arzusu üzerine dört yıl sonra Alfred de küçük kardeşiyle Stockholm’e geldi. Büyük kardeşler Ludvip ile Robert ise Rusya’da kaldılar.
    Rusya’da fizik-kimya eğitimi gören Alfred Nobel, Stockholm’e döndükten sonra kimya çalışmalarını babasının laboratuvarında yürütür ve zaman içinde Alfred Nobel’in patlayıcılara olan ilgisi artar. 1866 yılında yüzde 75 oranında nitrogliserini, yüzde 25 oranında emici bir toprak türü olan kieselguhr ile karıştırır ve o ‘müthiş’ maddeyi bulur: Nobel’in Güvenlik Barutu ya da daha çok bilinen adıyla dinamit. Bu buluşu, Nobel’in kısa sürede bütün Avrupa’da dinamit kralı olarak tanınmasına neden olur. Nobel’in patlayıcılara olan bu merakı yıllar önce Stokcholm yakınlarındaki Heleneborg’da kurduğu küçük laboratuarında, deneyler yaparken küçük kızkardeşi Emil’in ölümüne neden olmuştu. 1879’da Paris yakınlarındaki Sevran’da bir laboratuar kuran Nobel, buradaki çalışmaları sırasında dumansız barutu keşfeder. Bu dönemde Fransa’ya karşı kurulan bir ittifakta yeralan İtalya ile işbirliği yapan Nobel, aleyhine başlatılan kampanyalar sonucunda Paris’i terkederek İtalya’daki San Remo’ya yerleşir.

    Nobel, San Remo’da 1896 yılında beyin kanaması sonucu yaşama veda eder. San Remo’da yanında sadece bir hizmetçisi, yapayalnız ölen, köpeğinin bile arkasından yas tutmadığı söylenen Alfred Nobel, vasiyetinde, servetinin 1 milyon kronunun yeğenleri ve bir dönem aşık olduğu Sofie Hess arasında paylaştırılmasını, geri kalan 33 milyon 200 bin kronunu da her yıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını istemişti. Bu ödüller fizik, kimya, tıp ya da fizyoloji, edebiyat ve barışa hizmet olmak üzere toplam beş dalda verilecekti.

    Nobel’in bu vasiyeti önceleri büyük tartışma yaratır. Ancak 1900 yılında İsveç Hükümeti Nobel Vakfı’nı kurar. Bu yıldan sonra da Nobel Ödülleri düzenli olarak verilmeye başlanır.
    Alfred Nobel’in bir dahi olduğunu herkes kabul ediyor. Ancak o sadece dahi bir mucit ve işadamı olmasının ötesinde büyük bir filantrop ve hümanistti. İsveççe, Rusça, Almanca, İngilizce ve Fransızcayı mükemmel konuşuyor, okuyor ve yazabiliyordu. Bilgisini aktarmadaki ustalığıyla toplulukları etki altına alabilecek müthiş bir çekim gücü vardı; ancak bu yeteneklerini kullanmaya meraklı olmadığı gibi, topluluk arasına katılmayı sevmeyen, törenlerden, ziyafetlerden, yapay övgülerden nefret eden patalojik bir çekingenliği vardı. Aşırı gururu, alıngan, depresif ve sorgulayan kişiliği, Avrupa’yı o dönemde etkisi altına almış olan kötümserlik atmosferiyle örtüşüyordu.

    Dinamiti bulduktan sonra boş durmayan Alfred Nobel, Stockholm, Hamburg, Ardeer, Paris, Karlskoga, ve San Remo’da laboratuvarlar kurdu. Sadece patlayıcıyla kalmayıp, latik teknolojisini, suni deri gibi sentetik maddeleri geliştirdi. Öldüğü zaman 355 patentin sahibiydi. Yirmi ülkede doksan fabrika kurmuştu. Mucitliğini başarılı ve dinamik işadamlığıyla pekiştiren Alfred Nobel, dünya ekonomisinde halen önmli rol oynayan şirketler kurdu. İngiltere’de “Imperial Chemical Ind.” (ICI). Almanya’da “Dynamit Nobel”, Fransa’da “Societe Centrala de Dynamite”, Norveç’te “Dyno Industrier” o dönemde kurulan şirketlerden bazıları. Yaşamının son yıllarında da Bofors’u satın aldı.

    ASIK SURATLI ROMANTİK
    Zamanının en güçlü patlayıcısını bulan, barışın dehşet dengesiyle korunabileceğine inanan Alfred Nobel, sosyal konularla ve barış sorunuyla yakından ilgilendi. O dönem için oldukça radikal görüşleri vardı. Edebiyatla da ilgileniyor, şiir yazıyordu. Fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış için koymuş ödüller kendi ilgi duyduğu konulardı.

    Yazmayı çok severdi. Mektuplarının kopyasını saklardı. Aşk, erotizm gibi konularda açık vermemeye dikkat ettiğinden bu konularda ne konuşur ne de yazardı. Gizemli bir yaşamı vardı. Paris’te eczanede çalışan bir kıza aşık olmuş ancak kız tanışmalarından kısa bir süre sonra ölmüştü. Belki ilk kez yakalandığı bu aşkın hüsranla sonuçlanması Alfred Nobel’i yıkmış, uzun süre kendini toparlayamamıştı. Ama çevresindekiler asık suratın arkasında romantik bir dünyanın gizli olduğuna inanırlardı.

    Alfred Nobel, sekreter tutmak için 1878’de gazeteye bir ilan verdi. İlan üzerine karşısına Kontes Berta Kinsky, çıktı. Berta Kinsky, Suttner ailesinde öğretmenlik yapmaktaydı. Ama öğretmeni olduğu genç ile aralarındaki aşk ilişkisi ortaya çıkınca, işine son verilmişti. Berta Kinsky ile karşılaşmaları Alfred Nobel’in yaşamında dönem noktası oldu. İlk defa yakinen diyalog kurabileceği kendi ayarında birine rastlamıştı. Kontes Kinsky’nin işe girişinden bir hafta sonra Alfred Nobel, bir iş gezisine çıktı. Dönüşünde sekreter masasını boş bulunca şok oldu. Alfred Nobel iş gezisindeyken, Berta Kinsky’nin öğrencisi olan genç ailesine isyan ederek evden kaçmış ve Kontes ile evlenmişlerdi. Evliliğin hemen ardından da çift Gürcistan’a göç etmişti. Kontes ile bambaşka bir dünyaya açılan kapı birden bire kapanmış Nobel bir kez daha yıkılmıştı. Ama Gürcistan’a giden Kontes Nobel’le ilişkisini mektuplaşarak sürdürdü. Osmanlı-Rus savaşını yakından izleyen Kontes, kitap yazmaya başladı. Kocasıyla pasifist bir çizgiyi seçen Kontes, Nobel’e yazdığı mektuplarda bu konuyu ağırlıklı olarak işledi.
    Araştırmacılar, Kontes ile Nobel arasında hiçbir zaman aşk ilişkisi olmadığını, sıcak diyalogla başlayan dostluğun yazışmalarla pekiştiği görüşündeler. Araştırmacılara göre Nobel’in barış hareketlerine ilgisi de Kontes’ten etkilenerek başladı. 1905’te barış ödülünün “Dünya pasifistlerinin öncüsü” olduğu gerekçesiyle Kontes’e verilmiş olması da bu görüşlere doğruluk kazandırıyor.

    TALİHSİZ BİR AŞK DAHA
    Aşık olduğu kızın ölümü ardından Kontes’in Paris’i terk edişinden sonra Nobel bir süre ne yapacağını bilemedi. Yaşamındaki boşluğu Avusturya’da kaplıca tanıştığı Sofie Hess ile doldurmak istedi. Aralarında başlayan ilişki üzerine Nobel genç kızı Paris’te bir daireye yerleştirdi. Fakat Sofie, Fransızca öğrenmekte zorluk çektiğinden bir süre sonra da ailesini özlediğinden Viyana’ya geri döndü. Bu arada Sofie’nin başkasıyla ilişkisinden bir de çocuğu oldu. Nobel buna rağmen genç kıza para yollamaya devam etti. Talihsiz ilişki Nobel’in ölümünden sonra da tatsız olaylara yol açtı. Sofie “Mektupları satarım” tehdidiyle Nobel Vakfı’ndan para talep etti. Sonunda bir milyon kron alarak mektupları vakfa teslim etti.

    Buluşları ve vasiyetiyle adını ölümsüz kılan Alfred Nobel’in talihsiz rastlantılarla dolu yaşamı 1896’da San Remo’daki evinde noktalandı.

    Yaşamı boyunca “Gaddar, ruhsuz” diye suçlanan Alfred Nobel’e, servetini ödüllere bıraktığından dolayı ölümünden sonra da deli dendi. Üstelik vasiyeti tuhaf bulup şaşıranların başında İsveç Kralı, İsveç Bilimler Akademisi ve tıp ödülü hakkında karar veren Karolinska Enstitüsü gelmekteydi. Hatta Kral, “Bu ödül saplantısını adamın kafasına Kontes Kinsky soktu” deyip vasiyeti yargı yoluyla bozdurmak için Alfred’in yeğeni Emanuel’i Rusya’dan çağırdı. Ancak Emanuel, amcasının vasiyetini beğendiğini söyleyerek Kral’ı dinlemedi ve Nobel ödüllerinin de önünü açmış oldu.

    İşte yaşamı yalnızlık ve hüzün içinde geçen hüzünlü bir şekilde noktalan ama adı dünyanın en prestijli ödülüyle akıllara kazınmış olan Nobel’in yaşam öyküsü.
    NightStalker
    NightStalker
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 117
    Kayıt tarihi : 01/04/09

    Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında Empty Geri: Bazı bilim insanlarının yaşamı hakkında

    Mesaj tarafından NightStalker Cuma Nis. 03, 2009 2:16 pm

    Andre Marie Ampere

    Elektrik akım şiddeti birimine adını veren Fransız Matematik ve Fizik Profesörü André - Marie Ampère’dir. Ampère’in deneysel araştırmaları manyetizmanın yeni teorilerini ve elktrodinamiğin esaslarını oluşturmuştur.

    Elektrik akım şiddeti uluslararası birim sisteminin temel büyüklüklerinden biri ve elektrik yükü taşıyıcılarının akı yoğunluğunu gösteren bir ölçüdür. Bunun birimi kısaltılmış olarak A ile gösterilen Amper’dir. Bu birime adını veren, elektrik akımı ile manyetizma arasındaki ilişkiyi tespit ederek, elektrodinamiğin temelini oluşturan Matematik ve Fizik Profesörü Fransız André - Marie Ampère’dir.

    Elektrik akımı biriminin tarifi için içinden elektrik akımı geçen iletkenleri birbirlerine çeken veya iten kuvvetten yararlanılır:

    1 Amper (A), vakum içine paralel olarak yerleştirilmiş, birbirleri ile aralarında 1 metre (m) aralık bulunan, doğrusal olarak sonsuza kadar uzanan, çapları ihmal edilebilecek kadar küçük yuvarlak kesitteki iletkenlerden zamana bağlı olarak değişmeden akan akımın, her metresinde (m), 0,2 mikronewton’luk (µN) bir kuvvet oluşturan akım miktarıdır.

    André - Marie Ampère, 22 Ocak 1775’de Lyon/Fransa’da bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. Hiç okula gitmedi. Lyon yakınlarında Poleymieux’deki evlerinde, babası tarafından eğitildi. Bu arada Ampère çağdaş ve klasik eserleri de okuyarak kendini daha da geliştirdi. Babası oğlunun matematik yeteneğini farkedince, onu bu yönde teşvik etti. Ampère 12 yaşında A. Euler ve Bernoulli’yi, 18 yaşında Lagrange’ın Analitik Mekaniğini okudu. Babası, 1793 yılında ihtilal çılgınlıkları arasında idam edildi. Bu Ampère için ilk kader şokuydu. 1800 yılında oğlu dünyaya geldi. Aynı yılda, Bourg Departement okulunda Matematik öğretmenliği görevine getirildi.1803 yılında karısı öldü. Bu onda derin bir depresyon yaratan ikinci bir kader şoku oldu. Ampère aynı yıl içinde Lyon Lyceum’unda ve doğa bilimleri dersleri Profesörü olarak göreve başladı ve 1804 yılında Paris Ecole Polytechnique’de Repetitor (müzakereci) ünvanını aldı ve Collegè de France’da Matematik ve Fizik Profesörü olarak dersler verdi. 1808 yılında Napoleon, Ampère’i yaşamının sonuna kadar tüm Fransa’da seyahat etmesini gerektiren bir göreve, Üniversiteler Genel Müfettişliği’ne atadı. Bu arada Tarih ve Felsefe Fakültesi’nde felsefe dersleri de veriyordu. 1809 yılında Titular Profesör (Ünvanını adı ile birlikte kullanma yetkisi olan Profesör) ve 1814 yılında Bilim Akademisi üyesi oldu. 1807 yılında Ampère ikinci kez evlendi. Ancak evlilik iki yıl sürdü. 1824 yılında Collegè de France’ta Deneysel Fizik Profesörü olan Ampère, mesleki kariyerinin zirvesine ulaştı. Ölüm onu Marsilya’ya yaptığı bir teftiş seyahati sırasında 10 Haziran 1836 günü yakaladı. Ampère’in kemikleri 1869 yılında Paris’e getirilerek Montmartre Mezarlığına gömüldü.

    Ampère her şeyden önce bir matematikçiydi. Henüz 13 yaşındayken koni kesitleri üzerinde çalışmıştı. Daha sonraları olasılık hesapları üzerine ve parsiyel diferensiyal denklemler üzerine temel düşünceleri ortaya koymuştu. "Ampère Zincirleme Kanunu" daha sonraları Maxwell denklemlerinin temelini oluşturmuştu. Büyük bir dahi bilim adamı olarak kimya problemleri de onu yakından ilgilendirmişti. Ampère, atom teorisi ve fiziksel kimyanın da öncüleri arasında sayılmaktadır. Ampère 1814 yılında, basınç ve sıcaklığın da eşit olması halinde, tüm gazların eşit hacımlarda eşit sayıda moleküle sahip olacacakları hipotezini ortaya koymuştu. Ampère’in, üç yıl önce İtalyan Fizikçi Kont Amedeo Conte di Quaregna e Ceretto Avogadro’nun (1776-1856) aynı yasayı biraz değişik bir biçimde dile getirdiğinden haberi yoktu. Ampère bir matematikçi olarak, genel fizik yasalarını deneysel olarak ortaya koyup, formüllerle tespit etme yeteneğine sahipti. Danimarkalı fizikçi Hans Christian Oersted’in (1771-1851) buluşundan hareketle, elektrik akımının, manyetizmanın nedeni olduğunu gördü. Oersted’in deneylerini devam ettirdi. Ampère yer küresinin manyetizmasının elektrik akımı geçen bir iletkeni etkilediğini düşünüyordu. 1820 yılında şamandra kuralı olarak tanımlanan kuralı ve Ampère’den bağımsız olarak bir kaç yıl sonra, Seebeck’in de açıkladığı "Selonoid" in manyetik etkisini açıkladı. Aynı yıl Ampère içinden akım geçen iki iletkenin, akımların yönü aynı olduğunda birbirlerini çektiklerini ve aksi yönde olduklarında ittiklerini kanıtladı. Böylece, daha sonraları elektrik motorlarının tasarımının gerçekleştirilmesini sağlayacak olan, elektro-mıknatısın radyal hareket oluşturmasının temel prensibi bulunmuş oldu. Ampère daha sonra, 1822 yılında olayı matematiksel olarak tespit etti ve elektrodinamiğin temel pransiplerini bilimsel olarak ortaya koydu. Bu temel yasaya göre içinden akım geçen iki paralel iletkeni, akımların yönlerine göre, iten veya çeken kuvvet, akım ile doğru, iletkenler arsındaki mesafe ile ters orantılıdır. Ampère tarafından tespit edilen elektrodinamiğin bu temel yasası, Charles Augustin de Coulomb’un (1739-1806) elektrik yükleri ve Henry Cavendish’in (1731-1810) kitle ile ilgili yasalarına çok benziyordu.

    Ampère, akan elektrik akımının manyetizmin nedeni olduğunu bulduktan sonra, atomların elektrik akımını taşıdıkları hipotezini ortaya koydu. Bundan başka, malzemelerin moleküler ring akımlarına götüren, yumuşak veya sert manyetik davranışlarını araştırdı. Ileri görüşlü bu dahinin buluşu ancak 100 yıl sonra, malzeme yapı modellerinleri üzerinde yapılan araştırmalarla, dairesel hareket eden elektronlar tarafından teyit edildi.

    Elektrodinamiğin esaslarını bulmanın yanısıra, Ampère ilk elektromanyetik telgrafı da buldu. 2 Ekim 1820’de, elektrik akımı ile hareket eden bir mıknatıslı iğne ile Lyon’da telgrafla haberleşmeyi önerdi. Elektromanyetik endüksiyon onun tarafından değil, ancak 10 yıl sonra İngiliz Michael Faraday (1791-1867) bulunduğu için, onun zamanında elektrik akımının ve geriliminin ölçülmesi mümkün değildi. Ampère, Galvanometre olarak tanımladığı bir akım gösterme cihazının yaratıcısı olarak da tanınır. O aynı zamanda o zamana kadar tartışmalı olan Akım ve Gerilim kavramlarını da yerleştirdi.

    André-Marie Ampère 1820-1825 yılları arasındaki çalışmalarını, 1826 yılında "Elektrodinamik Oluşumların, Yalnız Deneylerden Türetilmiş Matematiksel Teorileri Üzerine" adlı kitabında topladı. Bu ölümsüz doğa bilimleri eseri günümüzde bilinen elektrotekniğin temelini oluşturdu.

    André-Marie Ampère 10 Haziran 1836’da Marsilya’da (Fransa) 62 yaşında öldü.

      Forum Saati Cuma Kas. 01, 2024 8:29 am