Ağırlık ve Ölçüler
Ağırlık ve Ölçülere ilişkin ilk sistemler eski Mısır ve Babil'de geliştirildi. Bunlar tarım ürünlerini tartmak, ekili arazileri ölçmek ve ticaret işlemlerini standartlaştırmak için gerekliydi. İ.Ö. 3500 dolaylarında teraziyi icat eden Mısırlıların standart tartı ağırlıkları, ayrıca cubit denen, yaklaşık 52 cm'ye eşit bir uzunluk ölçme birimleri vardı. Babil hükümdarı Hammurabi'nin İ.Ö. 1792-1750 arasındaki buyruklarını içeren "Hammurabi Yasaları" adlı belgede de, standart tartılardan, farklı ağırlık ve uzunluk birimlerinden söz edilmekteydi. Eski Yunanlılar ve Romalılar dönemlerine gelindiğinde, teraziler, ölçekler ve cetveller günlük yaşamın birer parçası haline gelmişti. Günümüzün ağırlık ve ölçü sistemlerinden İngiliz birimleri (ayak, libre) 1300'lerde, dünyanın büyük bölümünde benimsenen metrik sistemin birimleriyse (metre, gram) 1790'larda oluşturuldu.
-----
Aydınlatma
İlk yapay ışık ateşten elde edildi; ama ateş tehlikeliydi ve sağa sola taşınması zordu. Sonra 20.000 yıl kadar önce insanlar, yağların yakılmasıyla ışık elde edilebileceğinin farkına vardılar ve böylece ilk lambalar ortaya çıktı. Bunlar içi oyulmuş taşların içine hayvan yağı doldurulmasıyla yapılan kandillerdi. Bitki liflerinden yapılma liflerin konduğu lambalarsa, İ.Ö. 1000 dolaylarında geliştirildi. Başlangıçta içinden fitilin geçtiği basit bir olukları vardı; sonradan fitil bir memenin içine yerleştirildi. Mumlar günümüzden yaklaşık 2.000 yıl önce ortaya çıktı (mum, çevresi balmumuyla ya da donyağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun ya da donyağının bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçak. Bu bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır). Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı XIX. Yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler. Elektrikle aydınlatma, çok daha yakın bir dönemde kullanılmaya başlandı.
-----
Basımcılık
Basımcılığın başlamasından önce her kitabın nüshalarının, zahmetli bir çalışmayla tek tek elle yazılarak çoğaltılması gerekiyordu. Kitap basımına İ.S. VI. Yüzyılda Çinliler ve Japonlar öncülük ettiler. Bu iş için harf ya da işaretlerin ve resimlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyor, bir kağıt tabakası mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında, oymanın kabarık kesimleri aracılığıyla hat ya da işaretler ile resimler kağıda geçiyordu. Basımcılıkta en büyük ilerleme, harf dizgisinin icat edilmesiyle sağlandı. Bu yöntemde küçük kalıplara işlenmiş harfler satır halinde dizilebiliyor ve daha sonra sökülüp yeniden kullanılabiliyordu. Gene Çinlilerin XI. Yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa'da ilk olarak XV. yüzyılda kullanıldı. Bu gelişmenin en önemli öncüsü Johannes Gutenberg, harf dizgisini ucuz ve çabuk uygulamayı sağlayan tipo baskı tekniğini geliştirdi. Gutenberg'in 1430'ların sonlarındaki çalışmalarından sonra, bu tekniğe dayalı basımcılık Avrupa'nın her yanına hızla yayıldı.
----
Basma Kağıt ve Kara Barutun İlk Kez Yapılışı Üzerine
Bu kitabımızı gözden geçiren araştırıcılar şunu da bilsinler ki, çağımızda elden ele dolaşan Türkçe tarihlerin çoğunu inceledim. Bu arada acaba, yabancılar kendi tarihlerinde rahmetli padişahın başarılı savaşlarını nasıl yazmışlardır diye merak ettim. Memleketimizde Macar aydınları pek çok olduğundan rahmetli padişahın kimi gazalarını okuttum ve birçoklarını da Türkçe'ye çevirdim. Bunlardan Mohaç Savaşı'nın çevirisini aşağıda veriyorum. Ancak, onların yazmış oldukları ayrıntılar ve bizim işimize yaramayan fazlalıklar buraya alınmamıştır. Ayrıca, yabancılar bundan böyle tarihlerinde abartmaları ve olmamış olayları yazmamaktan söz ederler. Fakat ben bazı abartmalarını da gördüm ve bunu ya belli bir maksatla ya da bilmediklerinden yaptıklarına yordum. Buna delil olarak derler ki, bilime istek artsın diye bir kitap kaleme alan yazar, birkaç bilgin adına gençlere imza ettirir ve ondan sonra kitabı baskıya verir; kaç tane satılabileceğini tahmin ederse o kadar nüsha olarak bastırır. Basımcı da, sonra belki daha çok istekli çıkar diye tamah ederse yazara paradan yana güçlük çıkarmaz. Böylece asgari bir masrafla kitabını bastıran yazar, kendince her şehrin ve memleketin göstereceği ilgiye göre, oralara giden tüccara o kadarını satar. Böylece kendi zahmetinin ve bilime gösterdiği isteğin karşılığını fazlasıyla elde eder. Yabancılar kitap yazmaya ve bilimle uğraşmaya isteği artırmak için yasa çıkarmışlardır. Örneğin bir basımcı bir tek kitabı bile izinsiz bassa idam olunmayı hak eder. Kitabı imza eden gençler, içinde yalan, abartma ya da inançlarına aykırı bir şey görseler imza etmezler. İmza olmayınca da kitap para etmez ve rağbet görmez derler. Delilleri, bari yerinde, gerçek olsaydı!
Yabancıların basma yazı ile kitap meydana getirmeleri garip bir sanattır ve doğrusu değişik bir icattır. İsa Peygamber'in doğuşunun 1440'ıncı yılında Mayans (Maimz) adlı kentte İvan Gutenberg adında çok akıllı bir adamın icat ettiğini yazmışlar. O zamandan beri günümüze kadar iki yüz yıl geçmiştir. Onların bütün kitapları basma yazı iledir. Gerçi bir kitap bastırılmak istense, önce harflerini yerli yerine koyup dizmekte, elle yazılması kadar zorluk çekilir. Fakat sonra, dilenirse, örneğin bin kitabı çok kısa bir zamanda basmak imkanı vardır. Bu bin cildin, elle bir cilt yazmak kadar zahmeti olmaz.
*
Barudu da yine Nemçe'li ustalardan Bertoloş adında çok akıllı bir adam 1370 tarihinde icat etti diye yazmışlardır. O zamandan beri bu güne dek tam iki yüz yetmiş yıl geçmiş bulunmaktadır. Adı geçen icatçı, "Barat" idi; yani, nasıl ki Müslümanlarda uygun olmayan inançları yüzünden ahlak ve yasa dışı ilan edilmiş kimseler (ışık taifesi) vardır, yabancılarda da aynı şekilde suçlu ilan edilen Baratlar mevcuttur. İşte adı geçen Bertoloş böylelerinden biri idi. Fakat o, dünyadan elini ayağını çekmiş, sağduyu sahibi, eski bilgelerin sahip olduğu birçok sanat dalında üstün bir kimse idi. Zamanının kralı, buna karşılık olmak üzere, ona sen saygı gösterilecek bir üstünlükte iken bir nesne icat ettin ki bütün dünya halklarının güvenlik ve rahatını kaçırdın diyerek onun sinir ve damarlarını lime lime birbirinden ayırıp hakaret ve işkence ile öldürtmüş. Onun hakkında böyle yazmışlar.
Ağırlık ve Ölçülere ilişkin ilk sistemler eski Mısır ve Babil'de geliştirildi. Bunlar tarım ürünlerini tartmak, ekili arazileri ölçmek ve ticaret işlemlerini standartlaştırmak için gerekliydi. İ.Ö. 3500 dolaylarında teraziyi icat eden Mısırlıların standart tartı ağırlıkları, ayrıca cubit denen, yaklaşık 52 cm'ye eşit bir uzunluk ölçme birimleri vardı. Babil hükümdarı Hammurabi'nin İ.Ö. 1792-1750 arasındaki buyruklarını içeren "Hammurabi Yasaları" adlı belgede de, standart tartılardan, farklı ağırlık ve uzunluk birimlerinden söz edilmekteydi. Eski Yunanlılar ve Romalılar dönemlerine gelindiğinde, teraziler, ölçekler ve cetveller günlük yaşamın birer parçası haline gelmişti. Günümüzün ağırlık ve ölçü sistemlerinden İngiliz birimleri (ayak, libre) 1300'lerde, dünyanın büyük bölümünde benimsenen metrik sistemin birimleriyse (metre, gram) 1790'larda oluşturuldu.
-----
Aydınlatma
İlk yapay ışık ateşten elde edildi; ama ateş tehlikeliydi ve sağa sola taşınması zordu. Sonra 20.000 yıl kadar önce insanlar, yağların yakılmasıyla ışık elde edilebileceğinin farkına vardılar ve böylece ilk lambalar ortaya çıktı. Bunlar içi oyulmuş taşların içine hayvan yağı doldurulmasıyla yapılan kandillerdi. Bitki liflerinden yapılma liflerin konduğu lambalarsa, İ.Ö. 1000 dolaylarında geliştirildi. Başlangıçta içinden fitilin geçtiği basit bir olukları vardı; sonradan fitil bir memenin içine yerleştirildi. Mumlar günümüzden yaklaşık 2.000 yıl önce ortaya çıktı (mum, çevresi balmumuyla ya da donyağıyla sarılmış bir fitilden oluşur, yakılan fitilin alevi balmumunun ya da donyağının bir bölümünü eritir; böylece fitil sürekli yanarak ışık saçak. Bu bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ lambasıdır). Yağ lambaları ve mumlar gazyağıyla aydınlatmanın yaygınlaştığı XIX. Yüzyıla kadar başlıca yapay ışık kaynakları olmayı sürdürdüler. Elektrikle aydınlatma, çok daha yakın bir dönemde kullanılmaya başlandı.
-----
Basımcılık
Basımcılığın başlamasından önce her kitabın nüshalarının, zahmetli bir çalışmayla tek tek elle yazılarak çoğaltılması gerekiyordu. Kitap basımına İ.S. VI. Yüzyılda Çinliler ve Japonlar öncülük ettiler. Bu iş için harf ya da işaretlerin ve resimlerin oyma kabartma halinde işlendiği kalıplar kullanılıyor, bir kağıt tabakası mürekkep sürülmüş kalıba bastırıldığında, oymanın kabarık kesimleri aracılığıyla hat ya da işaretler ile resimler kağıda geçiyordu. Basımcılıkta en büyük ilerleme, harf dizgisinin icat edilmesiyle sağlandı. Bu yöntemde küçük kalıplara işlenmiş harfler satır halinde dizilebiliyor ve daha sonra sökülüp yeniden kullanılabiliyordu. Gene Çinlilerin XI. Yüzyılda buldukları harf dizgisi, Avrupa'da ilk olarak XV. yüzyılda kullanıldı. Bu gelişmenin en önemli öncüsü Johannes Gutenberg, harf dizgisini ucuz ve çabuk uygulamayı sağlayan tipo baskı tekniğini geliştirdi. Gutenberg'in 1430'ların sonlarındaki çalışmalarından sonra, bu tekniğe dayalı basımcılık Avrupa'nın her yanına hızla yayıldı.
----
Basma Kağıt ve Kara Barutun İlk Kez Yapılışı Üzerine
Bu kitabımızı gözden geçiren araştırıcılar şunu da bilsinler ki, çağımızda elden ele dolaşan Türkçe tarihlerin çoğunu inceledim. Bu arada acaba, yabancılar kendi tarihlerinde rahmetli padişahın başarılı savaşlarını nasıl yazmışlardır diye merak ettim. Memleketimizde Macar aydınları pek çok olduğundan rahmetli padişahın kimi gazalarını okuttum ve birçoklarını da Türkçe'ye çevirdim. Bunlardan Mohaç Savaşı'nın çevirisini aşağıda veriyorum. Ancak, onların yazmış oldukları ayrıntılar ve bizim işimize yaramayan fazlalıklar buraya alınmamıştır. Ayrıca, yabancılar bundan böyle tarihlerinde abartmaları ve olmamış olayları yazmamaktan söz ederler. Fakat ben bazı abartmalarını da gördüm ve bunu ya belli bir maksatla ya da bilmediklerinden yaptıklarına yordum. Buna delil olarak derler ki, bilime istek artsın diye bir kitap kaleme alan yazar, birkaç bilgin adına gençlere imza ettirir ve ondan sonra kitabı baskıya verir; kaç tane satılabileceğini tahmin ederse o kadar nüsha olarak bastırır. Basımcı da, sonra belki daha çok istekli çıkar diye tamah ederse yazara paradan yana güçlük çıkarmaz. Böylece asgari bir masrafla kitabını bastıran yazar, kendince her şehrin ve memleketin göstereceği ilgiye göre, oralara giden tüccara o kadarını satar. Böylece kendi zahmetinin ve bilime gösterdiği isteğin karşılığını fazlasıyla elde eder. Yabancılar kitap yazmaya ve bilimle uğraşmaya isteği artırmak için yasa çıkarmışlardır. Örneğin bir basımcı bir tek kitabı bile izinsiz bassa idam olunmayı hak eder. Kitabı imza eden gençler, içinde yalan, abartma ya da inançlarına aykırı bir şey görseler imza etmezler. İmza olmayınca da kitap para etmez ve rağbet görmez derler. Delilleri, bari yerinde, gerçek olsaydı!
Yabancıların basma yazı ile kitap meydana getirmeleri garip bir sanattır ve doğrusu değişik bir icattır. İsa Peygamber'in doğuşunun 1440'ıncı yılında Mayans (Maimz) adlı kentte İvan Gutenberg adında çok akıllı bir adamın icat ettiğini yazmışlar. O zamandan beri günümüze kadar iki yüz yıl geçmiştir. Onların bütün kitapları basma yazı iledir. Gerçi bir kitap bastırılmak istense, önce harflerini yerli yerine koyup dizmekte, elle yazılması kadar zorluk çekilir. Fakat sonra, dilenirse, örneğin bin kitabı çok kısa bir zamanda basmak imkanı vardır. Bu bin cildin, elle bir cilt yazmak kadar zahmeti olmaz.
*
Barudu da yine Nemçe'li ustalardan Bertoloş adında çok akıllı bir adam 1370 tarihinde icat etti diye yazmışlardır. O zamandan beri bu güne dek tam iki yüz yetmiş yıl geçmiş bulunmaktadır. Adı geçen icatçı, "Barat" idi; yani, nasıl ki Müslümanlarda uygun olmayan inançları yüzünden ahlak ve yasa dışı ilan edilmiş kimseler (ışık taifesi) vardır, yabancılarda da aynı şekilde suçlu ilan edilen Baratlar mevcuttur. İşte adı geçen Bertoloş böylelerinden biri idi. Fakat o, dünyadan elini ayağını çekmiş, sağduyu sahibi, eski bilgelerin sahip olduğu birçok sanat dalında üstün bir kimse idi. Zamanının kralı, buna karşılık olmak üzere, ona sen saygı gösterilecek bir üstünlükte iken bir nesne icat ettin ki bütün dünya halklarının güvenlik ve rahatını kaçırdın diyerek onun sinir ve damarlarını lime lime birbirinden ayırıp hakaret ve işkence ile öldürtmüş. Onun hakkında böyle yazmışlar.